Sosyal Medya Linç Kültürü ve Hukuki Sorumluluk
- azrashnky
- 21 Eki
- 5 dakikada okunur
Sosyal medya, insanların bilgilerini, fotoğraflarını, yaşayışlarını ve kariyerlerini paylaştığı, içerik ürettiği, paylaşılanları takip ettiği yani insanların hem pasif hem de aktif konumda olduğu medya platformudur. Sosyal medya farklı düşüncelerden ve kesimlerden insanların bir araya toplandığı yerdir. Bu insanlar birbirleri ile mesajlaşarak, yorum yaparak, beğenerek ve kendi düşüncelerini paylaşarak etkileşim içinde olurlar. Benzer düşünceye ve hayat tarzına sahip olan insanlar, birbirleri ile daha sık etkileşim içinde olarak soyut bir kitleleri oluştururlar. Yani bir kişinin sosyal medyasında genelde kendine benzer ve aynı düşüncede olan kişiler ve bu kişilerin paylaşımları daha çok yer alır çünkü sosyal medyanın algoritması bu şekildedir. İfade özgürlüğü kapsamında değerlendirildiğinde bu oldukça olağan bir durumdur. Fakat bu kitlelerin birbirlerini veya bir araya gelip bir kişiyi linç etmesi bu olağanlığı bozan bir durumdur.
Linç; belli bir soyut kitle içinde yer alan kişi veya kişilerin, kendi hayatına ve düşüncesine ters düşen bir kişiye veya kişilere karşı eleştiri sınırını aşan ifadeler kullanmasıdır. Linç bir nevi yargısız infazdır. Kişinin kendini açıklamasına ve savunmasına izin vermeden, bir davranışı neden yaptığını veya söylediği bir sözü neden söylediğini bilmeden o kişi hakkında zaman zaman hakaret boyutuna varan, kitlelerin bir araya gelip o kişiyi veya kişileri okların hedefi haline getirdiği kötü bir kültürün adıdır linç kültürü.

Linç, sosyal medyada kitleleri harekete geçiren bir ceza sistemidir. Bu genellikle farklı olan bir kişiyi toplumdan uzaklaştırmak ve onu düşürmek için bilinçli olarak yapılan kitlesel bir algı yönetimi şeklinde olur. Bazen de kişi yanlış bir davranış yaptığı için kitlelerin bir araya gelerek kişiye psikolojik olarak ceza verme yöntemidir. Linç kültürünü uygulayan kitle kişinin yanlış davranışını kendi kafasında muhakeme etmiş, yargılamış ve o kişi hakkında kesin hüküm vermiştir. Linç kültürü ile bunu psikolojik bir cezaya dönüştürür.
fiziki hayatımız açıdan baktığımızda sevmediğimiz ve bizden farklı olan kişiyi örneğin kendi apartmanımızda ya da mahallemizde sevmediğimiz bizden farklı olan kişiyi acımasızca eleştiririz veya etkinliklere, buluşmalara dahil etmeyiz. Bu linç kültürünün fiziksel hayatta var olan halidir. Bir de linç kültürünün sanal hayattaki yani sosyal medyadaki hali mevcuttur. Bu fiziksel hayattakine göre daha kolaydır. Yüzünü görmediğimiz ve belki de görme ihtimalimizin hiç olmadığı kişilere karşı acımasızca eleştirmek ve hakaret boyutuna varan yorumlar yapmak daha kolaydır. Ama fiziksel hayatta karşılaşma ihtimalimizin olduğu ve tanıdığımız kişilere karşı bunu yapmak daha cesaret ister.
Sosyal medya son yıllarda sınırlarını daha da genişleterek hayatımızın her alanına dahil olmaya başlamıştır. Günümüzde sosyal medya kullanmayan insan sayısı yok denecek kadar azdır. Hatta yıllara göre sosyal medya kullanımı giderek artmaktadır. Günümüzde Türkiye’de en çok kullanılan ve linç kültürünün en yaygın olduğu sosyal medya platformu 58,4 milyon kullanıcısı ile Instagram’dır. Instagram'ın ardından 57,5 milyon kişi ile YouTube, 40,2 milyon kişi ile TikTok gelmektedir. Facebook'un kullanıcı sayısı 34,8 milyon kişiyken X platformunu 19,7 milyon kişi kullanmaktadır.

Linç kültürü, linç edilen kişiyi sosyal, psikolojik, fiziksel ve hatta dolaylı olarak maddi açıdan etkilemektedir. oldukça etkili ve tehlikeli bir kültür olmakla birlikte toplumu negatif bir şekilde dönüştürmektedir. Bundan dolayı son zamanlarda özellikle üzerinde durulması gerekilen bir konu haline gelmiştir.
Bir hukuk fakültesi öğrencisi olarak bu yazımda linç kültürünün hukuki sorumluluğu üzerinde durmak istiyorum. Linç kültürü hangi kişinin hangi haklarını ihlal eder ve kişinin linçe karşılık hangi hakları mevcuttur ?
Linç Kültürü Kişinin Hangi Haklarını İhlal Eder?
Linç, yukarıda da belirtmiş olduğum gibi kişinin hayatına, yapmış olduğu davranışlara, kişiliğine veya yakınlarına karşı eleştiri boyutunu aşan ve belli bir kitle tarafından yapılan ağır ifadeleri içerir. Dolayısıyla linç kişilerin kişilik haklarını ihlal eder. Kişinin toplum önündeki saygınlığını, haysiyetini ve itibarını zedeler. TMK.m.24’te “Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” Denmek suretiyle kişilik hakları koruma altına alınmıştır.
Bununla birlikte m.25’te ise bu durumla karşılaşan kişinin sahip olduğu haklar belirtilmiştir.
KİŞİ HANGİ HAKLARA SAHİPTİR VE MAHKEMEDEN NELER TALEP EDEBİLİR?
1-Tespit: kişi yapılan davranışın kişilik haklarını ihlal edip etmediğine ilişkin mahkemeden durumun tespit edilmesini ve elinde buna dair bir kararın olmasını isteyebilir.
2-Düzeltme ve 3.kişilere duyurulma: bazı durumlarda kişinin toplum önündeki itibarı çok fazla zedelenmiş olabilir ve talep edilen tespit yeterli olmayabilir. Bu durumda kişi kişilik haklarını ihlal ettiğine dair tespit kararının 3.kişilere duyurulmasını ve düzeltilmesini isteyebilir. Bazen yayın yapan kişilerin sosyal medya hesaplarından özür mesajı veya durumu, yanlış bilgiyi veya kişinin toplum önündeki itibarını zedeleyecek sözlerin düzeltilmesine dair yazıları paylaştığını görürüz. Bunlar örnek olarak verilebilir.
3-Manevi tazminat: kişinin kişilik haklarının saldırıya uğraması nedeniyle manevi tazminat talep edebileceği de madde fıkrasında yer almaktadır.
4-Vekaletsiz İş görme Talebi: kişinin linç sebebiyle kişilik haklarının ve toplum önündeki itibarının zedelenmesinden faydalanarak ismini, fotoğraflarını ve videolarını kullanıp bunun üzerinden kazanç elde eden kişilere karşı vekaletsiz iş görme talebinde bulunulabilir.
5-Hakaret Davası: kişilerin yapmış olduğu fiiller aynı zamanda suç teşkil ediyor olabilir. örneğin kişinin kişilik haklarını ihlal edecek şekilde eleştiri sınırını aşan ifadeler kullanılıyor olabilir, bunlar da zaten hakaret olarak adlandırılır.
Türk Ceza Kanunu’nda şerefe karşı suçlar başlığı altında m.125’te hakaret suçu düzenlenmiştir. Bu maddeye göre “(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden (...) (1) veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.”
Burada konumuz sosyal medyada linç kültürü olduğundan dolayı bu kişilere ikinci fıkra hükmü uygulanarak birinci fıkra ile aynı cezaya tabi olacaklardır. Aynı maddede:
“Hakaret suçunun;
b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.”
Denmek suretiyle kişilerin dini değerlerinin aşağılanması, sosyal, siyasi, felsefi inanç ve düşüncelerinin açıklanmasından dolayı ağır ifadelerin kullanılması nedeniyle verilecek ceza 1 yıldan aşağı olamaz. Yani sosyal medyada örneğin siyasi düşüncesini paylaşan birine karşı hakaret edildiğinde bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaklardır. Yine aynı maddede:
“Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır. “ denmektedir. Aleniyet unsurunun bulunması için hakaretin belirlenemeyen sayıda kişi ve herkes tarafından görülme, duyulma ve algılanabilme olasılığının bulunması gerekmektedir. Sosyal medya üzerinden yapılan bir hakarette ise bu hakaretin belirlenemeyen sayıda kişi tarafından görülebileceği oldukça açıktır.
Hakaret suçunun bir unsuru da kasttır. Yani fail, mağduru halkın hakaret ve husumetine maruz bırakacak, kişilik haklarına saldırıda bulunacak ve kişinin toplum nezdindeki itibarını zedeleyecek ifadeleri bilerek ve isteyerek kullanmış olması gerekir. “Hakaret suçunda; özel bir kastın varlığının gerekil olmadığı, katılanların şeref, haysiyet ve namusu, toplum İçindeki itibarı ile diğer fertler nezdindeki saygınlığım rencide edebilecek nitelikteki sözlerin bilerek ve İstenerek söylenmesinin suçun oluşması için yeterli olduğu dikkate alınmalıdır. Sanığın duruşma tutanağına da yansıyan “keşke maymundan gelselerdi" biçimindeki sözlerinin, katılanların toplum İçindeki İtibarı ile diğer fertler nezdindeki saygınlığını rencide edici, şeref ve haysiyetlerine yönelik küçük düşürücü sözler olduğu, suçun unsurlarının oluştuğu kabul edilmelidir" (2. CD, 20.2.2013, 2011/24094, 2013/3387)
Hakaret suçu şikayete tabi bir suç tipidir. Eğer kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret eyleminde bulunulmuyorsa diğer şekillerde mağdurun 6 ay içinde şikayette bulunması gerekir.
Azra Şahinkaya
Kaynakça
Kutlu, M. (2023). Sosyal medyada kitle psikolojisi ve linç kültürü. Kritik İletişim Çalışmaları Dergisi, 5(2), 95–125. https://doi.org/10.53281/kritik.1347651
